admin tarafından yazılmış tüm yazılar

Doğayla ve Doğalıyla Dost Aile

Çocuk yetiştirmek ve ebeveyn olmanın genel geçer bir kuralı, ideali yok. Her birey bulunduğu kültürde, düzende, ailede, sosyoekonomik çevrede; o zamanın gerektirdiklerine göre kendini koşullara uyum sağlayarak var etmenin bir yolunu buluyor. Bu bazen standart düzenden farklı olduğunda bir anormallik, uyumsuzluk, terslik olduğunu görebiliyoruz.

 

doğayladost

Çocuklarla çalışan uzmanlar olarak en çok karşılaştığımız profil düzene uyum sağlamakta zorlanan, kuralları kabul etmek istemeyen çocuklar. Her yeni gelen çocukla karşılaştığımda aklımda bazı sorular oluyor:

Bu çocuğu huzursuz hissettiren şeyler neler olabilir?

Bu çocuk gerçekten neye ihtiyacı olduğunun farkında mı?

Bu çocuk ihtiyaçlarını kabul eden ve onu anlamaya çalışan bir çevreye sahip mi?

Bu çocuğun çevresindeki koşullar onun ihtiyaçlarını nasıl belirliyor?

 

Çünkü biliyoruz ki çocuklar bir terslik olduğunu hissetmeden tepki vermiyor ve bir şeylerin yolunda gitmediğini de hepimizden önce fark ediyorlar! Zaten keşfetmek için çaba harcadığı dünyada ona eşlik eden, onun merakı ve duygularıyla senkronize olmuş bir çevreye sahipse kendini anormal ve huzursuz  hissetmiyor; doğalım, ben de bu dünyanın bir parçasıyım ve yalnız değilim diye hissediyor.

 

Dünyada gelişmekte olan pek çok imkanla birlikte zamanımızın kullanılma şekilleri de değişti. Aynı anda makineler sayesinde çamaşır ve bulaşık derdinden kurtulabilyoruz, aynı anda 3 farklı sohbet grubunda konuşurken bir yandan bir arkadaşımıza özel mesaj atıp olayın başka açılarını değerlendirebiliyoruz, ısınmak için sadece fatura ödeyebilecek gelirimizin olması yeterli, nispeten daha iyi bir gelirimiz varsa çamaşırları bizim yerimize ütüleyecek yardımcımız da olabiliyor.

Bu imkanlar sayesinde kazandığımız hızlı ritimimiz ise bizde derin bir acele, telaş ve yetişememe kaygısı yaratıyor. İlişkilerimiz performans ve başarı odaklı. Sonuçta ne olduğu nasıl olduğundan, olurken neler hissettiğimizden daha önemli.

 

Oysa ki doğal düzende bir süreç vardır. Havalar ısındıkça ağaçlar çiçek açar, birden kar yağarsa çiçekler ölür, yağmaz ve düzeninde giderse çiçekler meyveye dönüşür. Onları toplarız, yeriz, salça, reçel, pekmez,un üretiriz; onların olmasını bekler, onlara uygun koşulları sağlamaya çalışırız. Sularız, toprağı havalandırırız, koruruz. Biz doğaya ilgi ve saygı gösteririz, doğa da bize kendi verebileceklerini şefkatle verir. Her ağaç armut vermez, her armut ağacı da aynı tatta olmayabilir. Çeşitlilik, biriciklik, zaman, süreç, olgunlaşma, emek verme, sabretme… doğal hayat içinde doğal olan şeyler bunlar.

 

İçinde bulunduğumuz zamanda hepimizin doğal düzene uyum sağlaması, toprağa doğaya dönmesi tabi ki gerçekçi ve uygulanabilir değil. Sadece kendi ekosistemimizde; aile, iş, sosyal çevremizde, kendi küçük evrenimizde doğal döngüyü görebiliyor muyuz diye merak ediyorum… Ve yine sorular soruyorum:

Çocuğum çok kaygılı ve peşimden ayrılmıyor. / Ben ne kadar huzurluyum?

Çocuğum çok ısrarcı ve her istediği hemen olsun istiyor. / Ben işler biraz uzasa ya da ters gitse ne kadar sakin kalabiliyorum?

Çocuğum ders çalışmakta çok zorlanıyor, kesin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu var! / Ben çocuğum büyürken ona bazı şeylerin zaman aldığını ve zorlanmanın, üzülmenin, tekrar denemenin normal ve doğal olduğunu gösterebildim mi?

Çocuğum ve ben boş zamanlarımızda neler yapıyoruz?

Avm’de geçen haftasonları, parklardaki plastik kaydıraklardan fışkıran elektrikler beni ve onu ne kadar rahatlatıyor? Giydiği polyester giysiler, yediği işlenmiş gıdalar onun bedenini, hücrelerini hatta alakasız gibi gözükse de duygu ve davranışlarını nasıl etkiliyor?

Çocuğum sahip olduklarının kaynağıyla nasıl bir ilişki kuruyor? Doğa, insanlar, hayvanlar, önünde bulunan yemek, oyuncak, giysi için nasıl bir işbirliğinde bulundular, haberi var mı? Kağıtları, camları, plastikleri geri dönüştürmenin önemini biliyor mu?

Gözlemlerim son yıllarda en çok karşılaşılan sorunların kaynağında “süreçten uzaklaşma”nın yattığını gösteriyor bana. Hemen, şimdi, en iyisi. Öyle olmazsa kaygı, üzüntü, öfke. Ve çocuklar tedaviye!

 

Zamanımızın ruhu ve koşullar daha çok ve düşünmeden tüketmemizi kolaylaştırıyor olabilir. Sabırsızlık, düşük özgüven, kaygı ve depresif duyguları da beraberinde getiriyor olabilir. Ama hala elimizde olan pek çok şey var. Ekosistemin dengesini korumak, geri dönüşüm, doğru tüketim materyallerini seçmek, doğa gözlemleri ve doğada mümkün olduğunca zaman geçirmek, saksılarda bitkiler yetiştirmek ve bu süreçleri gözlemlemek elimizde olan şeyler. Zamanla göreceğiz ki dikkat sürelerimiz artmış, kaygılarımızı kabul edebilmiş ve yönlendirebilmişiz.. Ailece, ülkece, dünyaca

Güvendeyim, Çünkü Anlaşılıyorum…

Çocuk susar mı?8befe2968b330bb7760f2e4aaa11b216

Susması gerektiğini mi öğrenir?

Cevabı maalesef biliyoruz… Öğreniyor.

Hem de en yakınlarının verdiği tepkilerden, göremediği kabullerin çaresizliğinden, en doğal davranışlarına aldığı tepkilerden… Sosyal bir canlı olmanın risk barındıran yanı; öğrendiğimiz her şey güven vermiyor…


Hayatta bulunmanın yanısıra hayata “etki” etmektir insan olmak. Her gün fikirlerimizle, davranışlarımızla, duygularımızla bir sürü insanla etkileşim içinde bulunuruz. Üstelik bunun için belirli bir statüde ve yaşta olmamıza gerek yoktur. Anne, baba, eş, çocuk, arkadaş, patron, çalışan, müşteri, yolcu…Yaşamak bize birbirinden farklı bir çok rol verir. İyi ki! Biz de bu rollerin bizde hissettirdiği duygular arasında denge sağlayarak güvenli ve mutlu bir hayatımız olmasını hedefleriz.

Tamamen bize bağımlı bebeğimiz gelişim basamaklarını sağlıkla tırmanırken, yavaş yavaş kendi kimliğini de oluşturmaya başlar. Maalesef bunu bilmek, bu süreçte karşılaştığımız “hayır!”, “ben yapçam!”, “ı ıh!” sayısı artarken bizi tüy gibi hafif, sabır ve sevecenlik dolu hislerle doldurmaya yetmez. Öyle anlar gelir ki “başlayacağım teribıl bilmemnene ha!” diye serzenirken buluruz kendimizi. Ama bunun bir süreç olduğunu bilmek de aslında içimize bir rahatlık verir, “bu bir dönem, geçecek” deriz, bilgi edinerek krizi fırsata çeviririz ve sevgimizle motivasyonumuz bir olup ailece yeni deneyimlere yelken açarız.

Gelmek istediğim konu aslında bu süreçlerin bir isminin olmasının bizi ne kadar rahatlatıyor ve yolda tutuyor olduğu…

Biliyoruz ki geçecek, biliyoruz ki bu krizler normal. Çünkü büyüme meselesi hiç bir yaşta sancısız olmuyor ve yaralarımız sevgiyle iyileşirken bizi farkındalık sahibi bireyler yapıyor.


Peki biz bunları bilirken, çocuğumuz yaşadığı duyguları ne kadar anlamlandırabiliyor?

8f2edf9512c8e06c3062d358fc18919f

Hiç “Hayır!” dememesi gerektiğini mi sanıyor? Hayır demek kötü bir şey mi?

Kişiliğini oluşturduğu yaşlarda, kendini ifade etme biçimlerinin sertliği onu “inatçı” mı yapıyor, yoksa hayatta bazı sınırlar olduğunu öğrenme sürecinin zorluğuyla baş ederken doğal olan tepkiler mi veriyor?

Ya da yaşadığı acı veren travmatik olayları anlatabilme becerisi yeterli mi? Anlatmanın çare olacağına inancı var mı?

Kendini var etmeye çalışırken “zor” bir çocuk mu oluyor, “zorluk” yaşayan bir çocuk mu?

İşte bizim bu durumlarda verdiğimiz tepkiler, çocuğumuzun duygu ve tepkilerini dengeleme biçimimiz onun kendisine dair algılarını belirliyor. “Ben zor bir çocuğum” diye bir inanış da geliştirebilir, “Şu an zor bir durum yaşıyorum” diyip duygularını anlayıp çözüm için işbirliğinde de bulunabilir.

Yaşadığı yeni ve farklı durumlara verdiğimiz tepkiler bir çocuğu “zor çocuk” olduğuna inandırıyorsa, gelecek deneyimlere bakış açısı da bu zorluklarda oluşan öfke, kaygı, korku gibi duyguların “doğal” olduğu olamaz. Suçlulukla sessizleşebilir, korkuyla şiddetlenebilir.

Ona “iyi ve kötü” hissettiren olayları anlamlandırmakta zorlanır ve yardım isteyemez…

Bir örnek…

annecocuk1

Size oyun terapisi seanslarımdan bir örnek vermek istiyorum.

İnatçı, şiddet davranışları gösteren, işbirliğine kapalı ve tabii ki “zor” olarak kabul edilmiş bir çocuk danışanım oldu. Kum havuzunda büyük bir keyifle dışavurumcu oyununu oynarken ona zamanımızın 5 dakika sonra biteceğini söyledim. Tahmin edersiniz ki bu haberden hiç hoşlanmadı ve kumları havuzun içinde kalacak şekilde oynaması gerektiğini bildiği halde dışarı doğru atmaya başladı. (Doğal olan öfke duygusunu, bana kuralları ihlal ederek gösteriyordu.) “Sanırım oyun zamanının bitiyor olması hiç hoşuna gitmedi” dedim ona. Bana bir bakış attı! Hani sanki “nerden anladın?” demek ister gibiydi. (Şimdiye kadar olumsuz davranışlarına aldığı tepkilerin “hayır, olmaz, yapma!” olduğunu biliyordum. Kim bilir belki de şiddet görüyordu ve kendini korumak için o da şiddeti öğrenmişti… )Bana o bakışı attığında ona gülümsedim ve “bu haber galiba hiç hoşuna gitmedi, zamanımız bitene kadar kumlarla havuzun içinde kalacak şekilde istediğin gibi oynamaya devam edebilirsin” dedim, o da oyununa kum havuzunun içinde kalacak şekilde devam etti.

Ne yaşandı o sırada?

Hiç hoşuna gitmeyen bir haber aldığında canı sıkıldı. Hangimizin sıkılmaz?

Olumsuz duygu ona ağır geldi ve bir tepki verme ihtiyacı duydu. Biz de bazen konuşarak, bazen yürüyerek, bazen ağlayarak duygularımızı çeşitli şekillerde dışa vuruyoruz.

Anlaşıldığını ve görüldüğünü hissetti. Kim istemez koşulsuz değer görmeyi ve anlaşılmayı?

İşbirliğini “seçti”. Bu kararı o verdi. Çünkü rahatladı ve kendini göstermek için aşırı davranışlar yerine kendi huzurunu devam ettirmeyi seçti.

 

aile1Ne yapabiliriz?

Arada kendimize hatırlatmakta fayda var;

  • Sorun olduğu sırada öneriler ve kurallara uyma direktifleri, ilişkiye mesafe koyar.
  • Direktif vermek, farklı düzlemlerde (alt-üst) olduğumuzu açıkça ifade ederken, zaten duygularını dengelemekte zorlanan çocuğa bir de “yukarı çık!” komutunu verir. Tabii ki sinirler yıpranır.
  • İlişki “biz” değil “ben-sen” kavgasıyla yıpranır. Çünkü yaş fark etmeksizin kendini gerçekleştirmek insandaki en temel motivasyondur ve zaten çocukların temel amacı kendilerini yapılandırmaktır.
  • Alttan alarak idare etmek sonradan sabır taşması yaratır. Çok sevilen ebeveyn çocuğa bir anda şaşırtıcı gelir, tutarsız tepkilerimiz güven ilişkimizi zedeler.
  • Çocuğumuza “zor durumda olman umrumda değil, istediğim gibi davran” mesajını veririz ve bize olan güvenini sarsarız.
  • Duyguları yansıtmak ise anlaşıldığını göstererek rahatlatır.
  • Çocuğumuza yaşadığı zorluğu gördüğümüzü samimiyetle ifade etmek ise hem bizim ilişkimizin hem de biz olmadığımız anlarda çocuğumuzun güvenli, duygularının farkında ve tepkilerini daha kolay dengeleyebilen bir karakter geliştirmesine yardımcı olur.

Çok önemli dip not!

Çocuğumuz bu anlaşılma duygusu sayesinde, canını sıkan, ona zarar veren durumları anlatma cesaretini ve güvenini bulur. Onu anlayan ebeveyne başına gelen her şeyi anlatabilir çünkü güvenle korunacağını bilir.

Çocuk susmaz! 

 

Sevgiler

Ece :)

RUTİNLERİN ÖNEMİ

Bebekler her gün yeni deneyimler ve heyecanların olduğu bir dünyada öngörülebilir bir düzen varsa çok daha iyi gelişirler. Rutinler onların güvenlik hislerini ve rahatlarını sağlar. Henüz zaman kavramları olmadığı için yaşamlarını gün içinde olan olaylara göre organize ederler, olaylar aynı düzenle gerçekleştikçe de dünyayı daha iyi anlarlar.

Peki bu rutin düzene ne zaman başlamalı? Araştırmalara göre bebekler 2 ila 4 ay itibariyle rutin düzene uyum sağlayabilecek halde oluyorlar.

Rutinlere başlamanın en iyi yolu uyku ve yemek zamanlarını ayarlamak. Bu ayarlama bebeklerin günlük ritmlerini ve gece- gündüz ayırdını oluşturdukları için özellikle önemli. Bebeğinizi bir banyoyla sakinleştirip, bir hikaye okuyup rahatlatıcı müzik dinleyerek uyku zamanı rutinine hazırlayabilirsiniz. Bebeğinizin beslenme ve uyku zamanlarını takip etmek onun doğal düzenini ve ihtiyaçlarını anlamanıza ve ona uygun bir rutin oluşturmanıza yardımcı olacaktır. Farklı zamanlarda uyanıp beslenmek istiyorsa endişelenmeyin: Çoğu bebeğin beslenme ve uyku alışkanlıkları 3. – 4. aydan sonra daha tutarlı ve öngörülebilir hale geliyor. Zamanla bebeğiniz daha kesin işaretlerle size yardımcı olacaktır.

Eğer beslenme ve uyku alışkanlıkları için bir “program” yapmak istiyorsanız çok önemli bir nokta var: Bebeğinizin gerçekten uykuya ve yemeğe ihtiyacı var gibi gözüküyorsa onu “doğru zaman” değil diye beslememezlik etmemelisiniz. Bir saat önce yemiş bile olsa, aç olduğu için ağlıyorsa ona yemek vermelisiniz. Unutmayın ki hiçbir “program” –özellikle de ilk aylarda- çocuğunuzun ihtiyaçlarından önce gelmemelidir. İhtiyacının anında karşılanması bebeğinize güvenli ve rahat bir dünyada olduğunu hissettirecek ve huzurlu olacaktır.

 

Oyuncak Seçimi

Çocuklar kendilerine en iyi gelen terapiyi doğdukları andan itibaren biliyorlar. Günlük hayatta etkilendikleri her şeyi oyunla anlatıyorlar bize. Kocaman dünyalarına açılan kapının anahtarı ise oyuncakları! Bu oyuncaklar mutlaka ki maddeler olmak zorunda değil tabii ki, onlar her nesneyi oyun için bir araca çevirebilirler ama ben burada evinizde çok ama işlevsiz oyuncak olmasındansa, belli başlı neler olabilir onları paylaşmak istiyorum.

Oyuncak seçimi çok hassas bir konu. Bir oyuncakçıya gidip de en moda, en pahalı oyuncakları alıyor olmak çocuğumuza yaptığımız bir iyilik olmuyor çoğu zaman. Onlar sınırsız hayal güçleriyle kendi dünyalarını yaratırken, onlara sağlayacağımız materyaller çok önemli. Oyun çocukların dili, kelimeleri de oyuncaklar.

Her çocuğun hayatında olmazsa olmaz oyuncaklar var, onları anlatmak istiyorum. Bu oyuncaklar gerçek hayatı oyunlarında daha rahat sembolize edebilmesi için gerekli, her yerde kolaylıkla bulabileceğiniz oyuncaklar. Hepsini cinsiyet ayrımı yapmadan alabilirsiniz.

DIYhome01Oyuncak Ev ve İnsan Figürleri:

Evin sağlam ve sağlıklı olması açısından tahta olmasını öneririm. Kat sayısı önemli değil, dört odaya bölünmüş basit bir ev de olabilir. Çocuklar bu konuda sınırsız imkanlara sahipler biliyorsunuz, bir ayakkabı kutusu bile onlar için ev olabilir. Evin içindeki mobilyalar da yatak odası, banyo, mutfak olarak ayırabileceğiniz gibi olsun.

İnsan figürü olarak da Barbie bebekler, Actionmanlerden ziyade, yaş farkının, ebeveynlerin çocukların belli olduğu tahta bebekler tercihimiz. Büyükanneler, büyükbabalar da bulursanız almaktan çekinmeyin.

Oyuncak Bebek ve Biberonbiberon02

Çocuklar bazen, özellikle kardeş doğumları ya da okula başlama dönemleri sırasında gerileme yaşıyorlar. Bunda korkulacak bir şey yok, kendilerini sağaltıyor ve güvenli hissettikleri günlere dönüyorlar aslında. Bu dönemler için oyun odanızda orta boylarda plastik kollu bez bir bebek ve gerçek biberon olmasını öneririm. Kendini ifade etmesi için mühim bir oyuncak. Ve aklınızda bulunsun; bu gibi davranışlar görürseniz lütfen çocuğunuza “bebek gibi davranıyorsun” gibi söylemlerde bulunmamaya çalışın. Evet davranıyor, çünkü bir derdi var ve kendi en güvenli yolla çözmeye çalışıyor.

Mutfak Eşyaları

Mutfak eve dair bir yaşantı ve aslında çocuklarımızın bizi sıkça gördüğü bir yer. Terapide ise sadece fiziksel değil, duygusal beslenme ihtiyaçlarını da gösterdikleri bir sahne. İçinde tabak, bardak, çatal, kaşık, bıçak, tencere bulunan bir mutfak seti işinize yarayacaktır.

animaltoys02

Hayvanlar

Deniz hayvanları, çiftlik hayvanları, dinazorlar, vahşi hayvanlar, evcil hayvanlar.. Bulduğunuz bütün hayvan figürlerini alın. Hepsinin ayrı bir önemi vardır ve çocuklar ne zaman hangisine ihtiyaçları olduğunu çok iyi bilirler.

Oyuncak Askerler

asker01

Çift sayıda küçük plastik oyuncak askerler işinize yarayacaktır.

bopbag01Hacıyatmaz

Gözünüze biraz büyük gözükebilir ama oyun odalarının olmazsa olmazlarındandır. Kızgınlığını en güvenli ifade edeceği objelerden biri. El, kol, bacaklardaki enerjiyi atması için son derece faydalı. Şişirin ve odasında bulunsun. İster sarılır, ister tekme atar, seçim çocuğunuza kalmış. Onunlapek çok duygusunu paylaşacağı kesin. Oyuncakçılardakiler darbeye karşı dayanıksız geliyorsa, internette yurtdışından bop bag olarak daha sağlamlarından sipariş verebilirsiniz.

Silah, Kılıç, Kelepçe, Boks Eldiveni

silah01

En tartışmalı oyuncak seçimi konusuna geldik. Son karar her zaman sizin ama ben neden tercih ettiğimi anlatacağım. Bu oyuncalar, hep korktuğumuz saldırganlığın, öfkenin ifade edildiği oyuncaklar. Biz de bazen maazallah bunlarla oynadığında çocuğumuzun ilerde katil olacağını düşünebiliyoruz. Ama hep söylediğimiz gibi, öfke çok normal ve sık sık yaşadığımız bir duygu, çocuğumuz da aslında bu duyguyu bizim kadar çok yaşıyor. Gün içinde haksızlığa uğruyor, kendini ifade edemiyor ya da yanlış anlaşılıyor. Bu oyuncakların varlığı bile öfkenin normal olduğu ve kontrollü olduğu sürece dışa vurmanın sağlıklı olduğu mesajını veriyor çocuğumuza. Bu tip oyuncaklara oynama şekli sınırlandırması getirdikten sonra, aslında çocuğumuza rahatlaması için alan tanımış oluyoruz. Mesela kılıç,silah ve eldiven için, odadan çıkartmama, sadece yastıklara ya da duvara sınırlandırması koyabilirsiniz. Oyun odasında hep denediğim ve hep işe yarayan bir yöntem olduğu için rahatlıkla öneriyorum, ama son karar her zaman sizin.

Kağıt, Boya Kalemi, Makas

Yaşa göre değişecek materyal seçimlerinden biri. Küçük yaşlar için parmak boya ideal, zamanla pastel, kuru boya olarak çocuğumuzun motor gelişimine göre materyalleri değiştirebiliriz. Makas da tabi ki güvenle kullanımından emin olduğumuz bir yaşta, mesela 3 yaş sonrası biz yanındayken kullanılabilir.

puppet01Kuklalar
Kaliteli ve düzgün kukla bulmak kolay ve ucuz bir iş değil maalesef. Parmak kuklaları nisbeten ucuz ve ulaşılabilir. Ama plastiğinin kalitesinden emin olduğunuz kuklalardan edinebilirsiniz. Farklı hayvan türlerinden kuklalar, masal karakterlerinin kuklaları işinize yarayacaktır. Tahtadan ufak bir sahne de bulursanız aynı zamanda akşamları ailece yeni eğlenceli bir aktivite sahibi olmuş olursunuz. Hatta el işi zamanlarında çoraplardan kuklalar da yapabilirsiniz!

Top, Balon

Zaten oyuncak diyince aklımıza gelen ilk şeylerden biri top. Gerekirse çoraptan bile oynamak için top yapar çocuklarımız. Oyun odasında da İkea’nın yumuşak topu ya da orta boylarda plastık bir top bulundurabilirsiniz.

Arabalar

Araba koleksiyonu yapmanıza hiç gerek yok zaten bazı çocuklar bu konunun uzmanı oluyor. Ama iş makinası, tır, kamyon, tank, yarış arabası, jip,minibüs, taksi, ambulans, itfaiye ve normal araba gibi temel araçların bu koleksiyon içinde bulunmasına dikkat edin.

Hamur, Kil

Yine yaşına göre, yemeyeceğinnden eminseniz kullanabilirsiniz. Duygusal boşalımı sağlayan malzemelerden biridir ve çok önemlidir. Evde un, su ve biraz gıda boyasıyla siz de kendi sağlıklı hamurunuzu yapabilirsiniz. Hatta bu yapıma çocuğunuzu da katarak bir aktivite de yaratmış olursunuz.

xylophone01Müzik Aletleri

Marakas, xylophone, davul.. Bulduğunuz mekanik olmayan, kendi istediği sesi, kendi istediği zaman çıkartabileceği müzik aletlerinden alın. Bir tuşuna basınca şarkı söylemeye ya da müzik çalmaya başlayan oyuncaklar sadece oyalayıcı niteliktedir, çocuğunuzun yaratıcılığını ve dışavurumculuğunu engeller.

Tamir Aletleri

Çekiç, vida, ingiliz anahtarı gibi aletlerin içinde bulunduğu setler var, her yerden kolaylıkla bulabilirsiniz.

doctorset01Doktor Seti

Özellikle sık sağlık sorunları yaşayan çocuklar için çok anlamlı bir oyuncak. Hastalık, iyileşme gibi süreçlerde biz farkında olmasak da çocuğumuz travmatik bir yaşantı geçiriyor. İçsel sorunlarını, değişim ve iyileşme ihtiyacını, geçmiş deneyimlerinin korku ve kaygılarını bu oyun yardımıyla işleyecektir. Biberonun yanında almış olduğumuz bez bebeği de bu oyunlarda sıkça kullandığını gözlemleyebilirsiniz.

Telefon

Sizin de dahil olacağınız oyunlarda bir tanesini size vererek oynama ihtimali var, o yüzden her ihtimale karşı iki tane almanızı öneririm.

Tahta Bloklar, Legolar

Yapma- bozma işlevi görecek oyuncaklardan en önemlisi. İnsa edecek, bozacak, tekrar yapacak, yine bozacak, değiştirecek… Odaklanma, sabretme, yaratıcılık gibi pek çok konuda yardımcı oyuncaklardır.

Uzmanlar İçin Etkili İletişim Eğitimi

4 haftalık eğitimimizde anne – babaları etkili iletişim konusunda nasıl yönlendirebileceğimizi konuşacağız.

Psikologlar, öğretmenler, psikolojik danışman ve rehberler, okul öncesi öğretmenleri, çocuk gelişim uzmanları ve bu alanlarda okuyan öğrenciler eğitimimize katılabilir.

10984132_10155620601580131_3947370811934849434_n

Çocuğun Kabul Edilme İhtiyacı ve Annenin Koşulsuz Sevgisi

Hepimizi kişilik özelliklerimizin tümüyle bir kişi tarafından kabul edilmesine gereksinim duyarız. Olduğumuz gibi davranabileceğimiz ya da kendimiz olabileceğimiz bir yer isteriz. Olduğumuz gibi sevildiğimizi hissedince, yaşadığımız sorunlarla baş etmek için daha donanımlı oluruz. Yeryüzünde ve içimizde her zaman varolan hatalar bizi ilişki kurmaktan alıkoymaz. Biz hatalarımız içinde “iyi”yizdir. Sevgiyi kaybetmekten korkmadan içimizdeki ve başkalarındaki kötülüklere katlanırız. Bunlarla savaşamayacak duruma geldiğimizde ise başarısız yanımızı düzeltmeye çalışırız.

Annenin çocuğu olduğu gibi kabulu, çocuğun gerçekleri cesaretle karşılamasına yardımcı olur. Her annenin de bildiği gibi bebekler aynı zamanda bencil ve güçlü yaratıklardır. Gereksinimlerinin karşılanması için bunlara son derece duyarlı bir ortam beklerler.

Burada annelere çok zor bir görev düşüyor. Anne çocuğun sevgi, güven ve yapılanma gibi gereksinimlerini karşılarken aynı zamanda da aşırı Çocuğun Kabul Edilme İhtiyacı ve Annenin Koşulsuz Sevgisi yazısına devam et

Oyun Terapisti Kimdir?

playingkids10Çocuklar bütün gün hiç durmadan oyun oynayabilirler. Yetişkinler tarafından bazen boş ve “çocuk oyunu” bir eylem gibi algılansa da oyun çocukların hayatında tartışılamaz bir öneme sahiptir. Oyun esnasında gerçek hayatı prova eder, deneyimlerini pekiştirir, duygularını aktarır ve aslında kendilerini iyileştirirler.

Oyunun üç temel amacı vardır: Çocuğun bilişsel ve motor gelişimini desteklemek ve duygusal çatışmalarının çözümünü sağlamak. Çocuklar, yetişkinler gibi duygularını anlamlandıramazlar. Onlar davranışlarını etkileyen duygularını oyun yoluyla ifade ederler. Anlatma biçimleri oyun, kullandıkları dil ise oyuncaklarıdır.

Madem çocuklar kendilerini oyun oynayarak iyileştirirler, o zaman neden oyun terapisi ve terapistleri var?

Çocuklar yaşadıkları sorunlar ya da travmalar nedeniyle gelişimlerinde duraksamalar ya da gerilemeler gösterebilirler. Oyun terapisi bu noktada gerekli destek ve iyileşmeyi sağlayarak çocuğun ilerlemesine ve iç dengesini kurmasına yardımcı olur. Özellikle ilk dönem bağlanma, kaygı, korku, düşük özgüven, içe kapanıklık, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, uyum problemleri, dürtüsellik, saldırganlık, boşanma, taciz, kardeş kıskançlığı, ders çalışma problemleri, uyku bozukluğu, konuşma bozukluğu, yemek-tuvaletle ilgili sorunlarda çocuklara yardımcı olmak için kullanılan çok etkili bir yöntemdir.

Oyun terapisti ne yapar?

Terapistle çocuğun güvene dayanan özel bir ilişkileri vardır. Terapist çocuğu olduğu gibi kabul eder, eleştirmez, ona ne yapması gerektiğini, nasıl oynaması gerektiğini söylemez. Çocuğa “buradayım, seni duyuyorum, anlıyorum, umursuyorum” mesajını verir. Yönlendirmez, takip eder. Oyunu çocuğun gözlerinden görür. Sağlam ve açıktır. Sınırları tutarlıdır. Çocuğa, duygularını ifade edeceği uygun ortamı sağlar. Verdiği tepkilerde çocuğu yanıtlamak yerine içgörü kazanmasına yardımcı yansıtmalar yapar. Oyunlardaki metaforları ve duygusal ihtiyaçları anlayarak aileye farkındalık kazandırmada yardımcı olur, işbirliği imkanı sağlar.

İşbirlikçi ve güvene dayanan bu ilişki sayesinde, çocuk anlaşıldığını, kabul gördüğünü ve önemsendiğini hissederek kendini bu terapotik oyun odasında oyun sayesinde iyileştirir, güçlendirir.

 

Çocuklara Olumlu Alışkanlık Kazandırma Yöntemleri

 

Özellikle okul döneminin başlamasıyla birlikte evlerde görülen en önemli problem alanları, çocuklarımızın sorumluluklarını yerine getirmeleriyle ilgili beklentilerimiz oluyor.

Ödevlerin hayatımıza girmesiyle fark ettiğimiz sorumluluk almanın temeli aslında çocuğun ilk gelişim dönemlerinden itibaren başlayan olumlu alışkanlık kazandırma yöntemlerimizle ilgilidir.

Farkındalığı yüksek, ihtiyaçlarının bilincinde bireyler yetiştirmek için çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren, yaşlarına uygun sorumluluklar vermeliyiz.

Bunlar el yıkama, diş fırçalama gibi temel kişisel bakım alışkanlıkları; oyuncak toplama, yatak düzenleme, giysi katlamayı da içeren ortak yaşam alanı sorumlulukları; kitap okuma, Çocuklara Olumlu Alışkanlık Kazandırma Yöntemleri yazısına devam et

Yeme Alışkanlığı Kazandırma

Yemek yemeyen ya da yemek seçen çocuklarla sık sık karşılaşıyoruz. Sofrada yaşanan sıkıntılar ailelerin en çok dert yandığı konulardan biri.  Beslenme söz konusu olunca yine pek çok konu işin içine girmiş oluyor. Fiziksel ihtiyaçlar, aile içi iletişim, sosyalleşme, kurallar, başarı.. Yemek diyip geçmemek lazım yani.

Yeme alışkanlığı eşit değerde iki farklı önem taşımakta. Biri fiziksel ve bilişsel aktivitemiz, vücut onarımımız için gerekli olan beslenme. Besinleri; su; karbonhidrat, protein, yağ olan enerji verici makrobesinler; vitamin ve mineral verici mikrobesinler ve lif olarak dört grupta görebiliriz. Yapacağımız yemeklerde bunların bilincinde olarak tercihlerde bulunmak sağlığımız için önemli. Sebze yemeyen çocuklara farklı sunumlar, abur cubur yerine evde hazırlanmış kekler, yemeklere verilen komik isimler işinizi kolaylaştıracaktır.

Yemek yemenin bir de sosyal ve psikolojik fonksiyonu bulunmakta. Yemek sayesinde bir aile ya da sosyal grupla bütünleşmiş oluyoruz,

Yeme Alışkanlığı Kazandırma yazısına devam et